Ruhsal Enerji

Orjinalini görmek için tıklayınız: Hamd ve Şükür
şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orijinal sürümü göster.
HAZRETİ Süleyman (a.s.) Peygamber olmakla beraber arz üzerinde de melikdi Kuşların, hayvânâtın lisânına aşina, cinnîler emri altında, veziri de İsm-i A'zam'a mazhardı.

Bir gün saltanatı ile semâda geçerken yerdeki karıncaların reisini çağırıp sordu:

- Neden sürünü yuvaya çağırdın? Ben semâdayım, sen yeryüzündesin.

Karıncaların reisi:

- Baktım ki; Senin saltanatla geçişin benim sürümün bir an için bile olsa Allah'ı zikrine mâni olacak, onları yuvalarına dâvet ettim, dedi.

Însan ruhunun manevî gıdası zikrullahdır.

Her uzvun hamdi ayrı ayrıdır. Hamd dil ile başlar.

Gözün hamdi ayrı, kalbin hamdi ayrı.

Kıyamette kendi nefislerini hamdden alıkoyanlar âyette beyan buyurulduğu veçhile âmâ olarak haşrolacaklar.

"Her kim de benim zikrimden yüz çevirirse, ona dar bir geçim vardır ve onu kıyamet günü âmâ olarak haşrederiz.

Benim zikrimden yüz çeviren "Ya Rabbi, benim dünyada iken gözlerim görürdü.

Neden burada âmâyım?" dediğinde Cenab-ı Hakk: "Sen orada nefs-i emmarene uyup bana hamdetmeyi unuttun.

İşte ayetlerimizi unuttuğun gibi bugün de öylece unutuluyorsun."4 buyurulacaktır.

"Habibim göğsünü senin faydan için genişletmedik mi?"5

"Rabbim benim göğsüme genişlik ver."6

"Allah kime doğru yolu gösterir, imana muvaffak ederse onun göğsünü imana açar.

Kimi de sapıklıkta bırakmak isterse onun kalbini son derece daraltır, sıkar."7

"Öyle ya Allah'ın göğsüne müslümanlık için inşirah verdiği Rabbım'dan bir nur üzere olan kimse kalbini mühürlediği gibi midir?"8

KALBDE başlayan zikir, rûh, sır, hafî ve ahfâya intikal eder, yani letâif-i hamse'de zikir husûle gelir, şerh-i sadr tahakkuk eder.

* * *
Ziyâdeleştirmek: Artırmak, çoğaltmak, Tazarrû ve niyaz: Yalvarmak, yakarmak, dua etmek. Efdal: En üstün. İlhak etmek: Katılmak. İnkılâb etmek: Değişmek, dönmek. Deverân-ı dem: Kan dolaşımı. Sadr: Göğüs, vücudun ön tarafı Şerh-i sadr: Kalb genişliği, gönül genişliği, huzur. İnşirah: Açılma, ferahlık.

Dipnotlar : (1) İbrahim Sûresi, 34 (2) İbrahim Sûresi, 7 (3) Yasin Sûresi, 59 (4) Tâha Sûresi, 124-126 (5) İnşirah Sûresi, 1 (6) Tâha Sûresi, 25-26 (7) En'âm Sûresi, 125 (8) Zümer Sûresi, 22

Mahmut Sami Ramazanoğlu(k.s.)
CENNETE ilk girecek olan zümre "Hammadûn" zümresidir ki, Cenab-ı Hakk'a çok hamdeden ve çok şükredenler demekdir. Hakk Teala Hazretleri:

"Allah'ın nimetlerini saymaya kalksanız sayamazsınız."1buyuruyor. Allah Tealâ'nın maddî ve manevî bir çok nimetleri içinde yüzüyoruz, elhamdülillah. Bu yüzden Allah'a çok çok hamdetmeliyiz. Rabbımız Kur'an-ı Kerîm'de:

"Eğer şükrederseniz nimetimi ziyadeleştiririm."2 buyuruyor.

CENAB-I HAKK'A bir defa tazarru' ve niyazda bulunmak; hamdetmek bütün dünya nimetlerinden efdaldir. Çünkü dünya nimetleri geçici, Cenab-ı Hakk'ı zikir bakî ve ebedîdir. Bu dünyada Cenab-ı Hakk'ı zikirle ve O'na hamd ile meşgul olanlar kıyamet gününde altı yerde altı vesile ile yine O'na hamdedeceklerdir,

1-Mahşer gününde, " Ey günahkârlar bugün müminlerden ayrılın."3 fermanı ile mücrimler, sâlihlerden ayrıldıkları zaman.

2-Mîzan'da sevapları günahlarından ağır gelip beraat ettikleri zaman.

3-Sırat Köprüsü'nü geçtikleri zaman.

4-Ebedî hayat suyu ile yıkandıkları zaman.

5-Cennete dahil oldukları zaman.

6-Cenab-ı Hakk'ın cemal-i bakemâlini müşahede ettikleri zaman.

Cenâb-ı Allah cümlemizi bu ihsanlara mazhar olan kulları zümresine ilhak buyursun, amin.
HAMD ve ŞÜKÜR

“Hamd etmek şükr etmekten daha kıymetlidir. Çünkü şükr etmekte, sevgilinin nimetlerini düşünmek vardır, onlar gözönündedir. Bu ise sıfata ve fiile yönelmektir.


“Hamd ederken düşünülen ise, hamd edilen Zât’ın güzelliğidir; O’nun hüsn-i cemâli yani bizzat kendisi gözönündedir. Yani nimetleri de, elem ve keder vermesi de hep sevilmekte, medhedilmekte/övülmektedir. Zira, Cenâb-ı Hakk’ın verdiği elemler-ıztıraplar, hüzün ve kederler de, nimetleri gibi güzeldir.

“Görülüyor ki, hamd; senâ etmenin, övmenin en üstün şeklidir ve özünde hüsn-i cemâl mertebesini daha çok toplamakta; dolasıysile sevinç hâlinde de, üzüntü ve sıkıntı hâlinde de hamd edilmektedir.

“Şükür ise; nîmet zamanlarında olup devamlı değildir. Nîmet kalmayıp ihsan-ikram bitince, şükür de çabucak kaybolur gider.” (el-Mektûbat, İmâm-ı Rabbâni, 2, 33)

Kısacası hamd şükür’den daha umumidir; bollukta da darlıkta da, sağlıkta da hastalıkta da, hüzünde de sevinçte de hamd edilir/edilebilir. Ama şükürsadece nimet mukabili ve o nimetin ziyadeleşmesi/artması için olduğundan, hastalıkta ve sıkıntılı anlarda, kötü durumlarda şükredilmez… Şükredilirse, içinde bulunduğumuz o kötü halin -Allâh korusun- daha da artmasına sebep olur.

Dilerseniz mevzumuzu, Süleyman Efendi (k.s.) hazretlerinin dilinden, sahip olduğumuz maddi-manevi tüm nimetlerin şükrünü içinde toplayan güzel bir dua ile noktalayalım.

“Yâ Rabbi! Şükründen âciz olduğumuz bütün nimetlerine, İslâm nimetine, Ümmet-i Muhammed’ten olmak nimetine; başta Zât-ı ilâhi’nin, sıfât-ı ilâhiyenin, esmâ-i ilâhiyenin ve ef’âl-i ilâhiyenin hudutsuzluğunca şükürler olsun.”


Hamd Ve Şükür Arasındaki Fark
Nimeti muhafaza ve artırmak için
Şu üç şeyi yapan tam şükretmiş olur:
1- Gelen her nimeti Allah’tan bilip şükretmek.
2- Allahü teâlânın verdiği her şeye razı olmak.
3- Nimetlerden istifade edildiği müddetçe, Allahü teâlâya isyan etmemek.
Şükür, hem eldeki nimeti yok olmaktan kurtarır, hem de yeni nimetlere kavuşturur.

Kuran-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Bana şükredin, nankörlük etmeyin!) (Bekara 152)
(Allah’tan sakının ki şükredebilesiniz.) [Nisa 123]
(Şükrederseniz elbette nimetimi artırırım.) (İbrahim 7)

Allahü teâlâ, şükredene bol bol nimet verir. (Fâtır 30)
İbrahim, Rabbinin nimetlerine şükretti, Rabbi de onu doğru yola iletti. (Nahl 121)

Cenab-ı Hak, kudretinin eseri olarak insanların istifadesi için birçok hayvan yaratmıştır. Kimine binilir, kiminin etinden, sütünden, yününden, derisinden vesairesinden istifade edilir. (Yâsin 71-73)
Bu hayvanlar, şükretmemiz için istifademize verilmiştir. (Hac 36)

Çoğu bilmez, azı şükreder
Allahü teâlâ, insanlara bol nimet vermiştir; fakat insanların çoğu şükretmez. (Bekara 243, Yunus 60, Neml 73, Mümin 61)

Allahü teâlâ, çeşitli nimetler verdiğini, fakat şükredenlerin az olduğunu, az şükredildiğini bildiriyor. (Secde 9, Sebe 13, Araf 10, Müminun 78, Nahl 78, Mülk 23)


Namaz, şükür ve kanaat
Namazı doğru kılan, Allahü teâlânın sayılamayacak kadar çok olan bütün nimetlerine şükretmiş sayılır. (Namaz, şükrün bütün aksamını câmidir) buyuruluyor. Demek ki doğru namaz kılan şükretmiş olur. Namaz kılmayan ise, nankörlük etmiş olur.

Hadis-i kudsilerde buyuruldu ki:
(Beni anan şükretmiş, beni unutan nankörlük etmiş olur.) [Hatib]

(Bir kimse, kendine verdiğim nimeti benden bilip kendinden bilmezse, nimetlerin şükrünü eda etmiş olur. Bir kimse de, rızkını kendi çalışması ile bilip, benden bilmez ise, nimetin şükrünü eda etmemiş olur.) [İ.Gazali]

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kanaat eden, en çok şükredenlerden sayılır.) [İbni Mace]

(Kıyamette “Şükredenler gelsin!” diye seslenilir. Onlar bir bayrak altında Cennete girer. Bunlar, darlık ve genişlikte, her hâlükârda Allahü teâlâya şükredenlerdir.) [İ.Gazali]

(Bir nimet için, Elhamdülillah diyen, daha iyisine kavuşur.) [T.Gafilin]

(Yiyip içtikten sonra Elhamdülillah diyen Cennete girer.) [Hakim]

(Bir nimet için Elhamdülillah diyen, nimetin şükrünü eda etmiş olur.) [Beyheki]

(İnsanlara teşekkür etmeyen kimse, Allahü teâlâya şükretmez. Aza şükretmeyen de, çoğa şükretmez. Allahü teâlânın nimetini söylemek şükürdür, hiç bahsetmemek ise nankörlüktür.) [Beyheki]

(Nimete şükür, o nimetin gitmesine karşı emandır.) [Deylemi]

(Nimete kavuşunca şükreden, belaya uğrayınca sabreden, haksızlık yapınca af dileyen, zulme uğrayınca bağışlayan, emniyet ve hidayettedir.) [Taberani]

(İyiliği anmak şükür, iyiliği gizlemek nankörlüktür.) [Ebu Davud]


Mümin kabirde doğru cevap verince, hemen o anda kabrin sağ tarafından ay yüzlü bir kişi çıka gelir. (Ben senin, dünyada, sabrından ve şükründen yaratıldım. Kıyamete kadar, sana yoldaş olurum) der. Ne mutlu sabredip şükredenlere...

Peygamber efendimiz, bir kimseye (Nasılsın?) buyurdu. O kimse, (İyiyim) dedi.ikinci soruşunda yine aynı cevabı verdi. Üçüncü defa sorunca o kimse, (Elhamdülillah iyiyim) dedi. Peygamber efendimiz, (İşte senden bu cevabı bekliyordum. Bunun için soruyu tekrarladım) buyurdu. (Taberani)

Elhamdülillah demek daha faziletlidir. İmam-ı Rabbanihazretleri buyuruyor ki:
Hamd ederken nimetleri de, elemleri de sevilmektedir. Çünkü Allahü teâlânın verdiği elemler, nimetler gibi güzeldir. Hamd devamlıdır. Nimet zamanında da, sıkıntılı hâllerde de hamd edilir. Şükür ise nimet zamanlarında olur, nimet kalmayınca, ihsan bitince şükür de kalmaz.) [c.2, m.33]

Hamd, yani elhamdülillah demek, namazda vacib, her duadan önce ve yiyip içtikten sonra sünnettir. Her hatırladıkça söylemek mubahtır. Pis yerlerde söylemek mekruh, haram yedikten, içtikten sonra söylemek, haramdır ve hatta küfre sebep olur. (Redd-ül Muhtar 1/6)

Hadis-i şerifte, (Az veya çok bir nimete kavuşan, "Elhamdülillah" derse, Allahü teâlâ, o kimseye bu nimetten daha iyisini verir) buyuruldu. Şükredenden Allahü teâlâ razı olur. Hadis-i şerifte, (Yiyip içtikten sonra "Elhamdülillah" diyenden Allahü teâlâ razı olur) buyuruldu.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İnsanların en efdali, çok hamd edenlerdir.) [Taberani]

Hamd, bize ve bütün mahlukata yapılan ikram ve izetleri Allaha takdim etmektir. Şükür ise daha hususi olarak bize yapılan ikramlara karşılık gelir. Bu nedenle şükür kelimesi hamdin yerini tutamaz. Hamd daha geniş ve şumüllüdür.

Referans URL